29 Mart 2010 Pazartesi

Aslı Erdoğan


Tam eski gazeteleri karıştırmaya başlamıştım ki imdadıma Aslı Erdoğan yetişti. Taraf gazetesi bir süredir 20 soru köşesini yayınlamıyor. Acaba dedim benim bloğun haberini aldılar da köşeyi rafa mı kaldırdılar?! Yok, herhalde vakitleri olmamıştır, ya da soru soracak insan bulamamışlardır. İşte tam bunları düşünüyordum ki Aslı Erdoğan hızır gibi geldi. Hem de ne gelmek. Hem cevaplarını beğendim, hem de kelimeler konusunda aynı şekilde düşünmemize sevindim. Neyse, sözü fazla uzatmadan hemen cevaplara geçeyim. Yine tamamını yayınlıyorum.


1.En sevdiğiniz kelime?

Sanskritçe'den geldiğini öğrendiğimden beri daha da çok sevdiğim kadim bir kelime: Can.

2.Nefret ettiğiniz kelime?

Kelimelerden nefret edemem ben. Nefret ettiğim şeylerin, “işkence” gibi, “iktidar” gibi, ya bir de adını koyamasaydım.

3. Ne sizi heyecanlandırır?

Başlangıçlar, karşılaşmalar, cümleler

4.Heyecanınızı ne öldürür?

Virgüller, cesaret noksanlığı, ucuzluk

5. En sevdiğiniz ses nedir?

Müzik dışında her tür su sesi... Dalga, ırmak, çağlayan, yağmur...

6. Nefret ettiğiniz ses?

Brezilya'dayken silah seslerine panik atak geliştirmiştim. Ani seslerden, tadilat gürültüsünden nefret ederim.

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?

Hiyerarşik yapılarda barınamıyorum. Geriye meslek kalmıyor galiba!

8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?

Muhteşem bir müzik kulağım olsaydı...

9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?

Yabani bir kedi...

10. Nerede yaşamak isterdiniz?

Tropik bir adada, hala kaldıysa bir yerli kabilesinin yanında

11. En önemli kusurunuz nedir?

Karamsarlıktan tembelliğe sayısız kusurum arasında başıma en fazla iş açanı saflığım. O da kusurdan çok bir erdem galiba.

12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?

Kendimi aldatma yeteneğim ve sigara

13. Kahramanınız kim?

Maalesef hiç olmadı

14. En çok kullandığınız küfür?

Lise yıllarında aldığım bir karardan beri küfretmedim. “Alçak”tan daha ağır bir laf kullanmam.

15. Şu anki ruh haliniz nasıl?

Battı balık yan gider!

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?

Özgürlük hiçbir şeydir, özgürleşmek her şey”

17. Mutluluk rüyanız nedir?

Kendim için mutluluğu düşleyemiyorum. Belki yalnızca yazarken yaşadığım, bir tamamlanmışlık yanılsamasıyla ona eşlik eden, dağılıp çözülme, bütünün içinde erime arzusu!

18. Sizce mutsuzluğun tanımı?

Bütün mutluluklar birbirine benzer ama herkesin, her anın mutsuzluğu kendine özgüdür. Bazen insanlar azap çektirir bize, bazen yalnızlık, kimi zaman umutsuzluk paramparça eder, kimi zamansa umut

19. Nasıl ölmek isterdiniz?

Amazon ormanlarına gitmek ve bu kez geri dönmemek... Kimse yaşayıp yaşamadığımı bilmesin.

20. Öldüğünüzde cennete giderseniz tanrı’nın kapıda size ne söylemesini istersiniz?

“Üzülme, sen elinden geleni yaptın”.


Bu 20 soru köşesi yayınlanmaya başladığından beri kafamı kurcalayan bir mesele, kelimeler ile şeyler meselesi... Elbette konuyla ilgili ciddi bir külliyat var, bunun farkındayım, ama ilginç olan bugüne kadar çoğunlukla insanların, "nefret ettiğiniz kelime nedir?" sorusunu ilk önce içerik üzerinden düşünerek cevaplandırmaları. Yani bu soru çoğunlukla, "nefret ettiğiniz şey nedir?" şeklinde anlaşılıyor ve ona göre cevaplanıyor. Bu konuya Arif Verimli yazısında biraz değinmiştim ama Aslı Erdoğan bu konudaki düşüncelerimi sarih bir şekilde ifade etmiş. Gerçekten de asıl felaket "nefret ettiğimiz şeylerin adını koyamamak" olsa gerek. Diyelim ki bir şeyden çok nefret ediyoruz, ama onu bir türlü adlandıramıyoruz. Sanki terler içinde uyandığımız ama tam olarak neler olup bittiğini anlayamadığımız bir kabus gibi... Korkarak uyanır, kabusun etkisinden çıkmaya çalışırız. Ama rüya bildiğimiz anlamda bir dilsel form olmadığı için bu durumu adlandıramayız... Kelimeler olmasaydı, nefret ettiğimiz şeylerle savaşamazdık da... Aslı Erdoğan, belki de bir edebiyatçı duyarlılığıyla bu ilişkiyi çok güzel yakalamış.

"Muhteşem bir müzik kulağım olsaydı..." Sanki iç çeker gibi sesleniyor değil mi? Bu aslında bir sorunun cevabı değil. Ama tam da o yüzden gerçek bir cevap. Bir anket sorusuna böyle bir "üç nokta" ile cevap vermek, bence hem anket formatının tekdüzeliğini tahrip ediyor, hem de cevaplara ayrı bir sahicilik katıyor. Sahicilik bence hem Aslı Erdoğan'ın hem de onun metinlerinin temel niteliklerinden biri. Bunu bu soru-cevap köşesinde de görebiliyoruz.

Kelimeler sorusunda gördüğümüz, Aslı Erdoğan'ın nominalist tavrı, özgürlük konusunda da devam ediyor. Özgürlük baştan verili bir tanım üzerinden ulaşılması gereken nihai bir hedef değil, ama yolda olmanın kendisi, her atılan adımla birlikte kendini baştan yaratmaktır. Aslında böyle bir özgürlük anlayışını, saflığı erdem, küfür etmeyi olumsuzluk, hayatı tüm mutluluk-mutsuzluk kırıntılarıyla anlardan ibaret gören, belki de bir tür mistik düşünce tarzıyla birlikte düşünmek gerekli.

Aslı Erdoğan'ın 20 soruya verdiği cevaplar ben de onun kitaplarını yeniden okuma isteği uyandırdı. Olur da birileri bu yazdıklarımı görürse, umarım onda da aynı istek uyanır.
Paylaş

1 yorum: